Haberler

Hafızanın Sınırı Var mıdır?

Karan Tugay Gönenç

Karan Tugay Gönenç

Yönetici / İnsurance Sector
03.08.2024 01:40

"Bellek" kelimesiyle de karşıladığımız hafıza kelimesi, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünde "yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü; an (III), dağar, dağarcık, akıl, hafıza, yâd, zihin" anlamlarına gelir. Doğumla birlikte, hatta kimi psikologlara göre anne karnında kullanmaya başladığımız hafızanın bir sınırının olup olmadığı üzerinde tartışmalar yapılmaktadır. Bilgilerin saklandığı alan olan hafızanın sınırlı olmadığını, sonsuz saklama kapasitesine sahip olduğunu düşünürüz. Ansızın, hiç ummadığımız bir zamanda, yıllar öncesine ait bir bilgi çıkıp geliverir. Ve bu durumu hatırlama olarak tanımlarız. Aslında hatırlama adını verdiğimiz bu işlem, hafızanın derinliklerinde bir yerde, Bachelard'ın "tavan arası" adını verdiği bir bölümde saklanmaktadır, gerektiği zaman yani bir çağrışım olduğu vakit tavan arasından çıkmaktadır.

Sınırsız gibi görünen hafıza…

Böyle çıkıp çıkıp geliveren bilgilerle karşılaştığımızda hafızamızın engin bir deniz olduğunu zannederiz. Bu kanaat, yanlış değildir. İnsanların belleği kısa ve uzun süreli bellek adını verdiğimiz iki mekanizmayla çalışır. Kısa süreli bellekte uzun bir süre tutmayı düşünmediğimiz, bir müddet sonra unutacağımız bilgiler tutulur. Uzun süreli bellekte bilgiler, birey yaşadığı müddetçe tutulur. Kısa ve uzun süreli belleğin çalışma prensibi ve kapasitesi birbirinden farklıdır, bu yüzden bilgiyi farklı sürelerde tutabilir. Bilginin niteliği de oldukça önemlidir. Gerekli olmayan, daha çok duyusal bir içeriğe sahip olan bilgiler kısa süreli belleğe aktarılır, işe yaramayacağı zaman da atılır. Ancak bireyin ruhunda derin izler bırakan olaylar, önemli deneyimler ve kurduğu ilişkilere dair her türlü bilgi uzun süreli bellekte, kullanılmayı bekleyerek tutulur.

Hafızamızın sınırları çok geniştir

Yaşadığımız hatırlamalar bize gösterir ki hafızamız, tahmin ettiğimizden daha geniş bir kapasiteye sahiptir. Üç tane 1.000 terabaytlık harici hafıza kadar geniş bir alana sahip olan insanoğlunun hafızasının bu kadar çok bilgiyi kaydedebilme özelliği, yaratılışındaki işlevselliği de ortaya koyuyor. Bütün bu bilgiler, belli bir sınıflama esasına göre depolanmaz. Bellek, farklı bölümlere, söz konusu bilgileri biraz da rastgele olmak üzere depolar. Bu işlemi, bilgisayarlar daha profesyonelce ve hedefe yönelik yaparlar, bilgisayarların sınıflama yapabilme özelliğinden dolayı bilgileri istendiğinde çok hızlı bir şekilde kullanıcının karşısına getirebilmesi oldukça normaldir. İnsanoğlunun hafızası, bilgileri bulmak için belli bir çaba içerisine girmesi lazımdır. Bilgiyi bulup çıkarmak, onun depolandığı yerin tespit edilebilmesiyle, sonra ihtiyaç olunan bilginin o bilgi olup olmadığının kontrol edilmesinden dolayı belli bir zamanı alır. Bu işlem tamamlandığı vakit kişi, ihtiyacı olan bilgiyi anımsar ve kullanır.

title