Haberler

“Karanlığa Bir Mum Yakmak”

Meryem Güneş

Meryem Güneş

02.02.2025 09:00

Adolf Hitler, Benito Mussoliniya da Stalin… Totaliter rejim denince gözümüzün önünden akıp giden film şeridinin içinde ilk bu yüzleri görürüz.

Totaliter rejimlerde devlet ve lider daima haklıdır.Bu rejimler, toplum üzerindeki baskı ve kontrolü maksimum düzeyde artırır ve bireysel özgürlükleri kısıtlayarak ideolojisini halka dayatır. Muhalefeti bastırmak ve halkı sindirmek için şiddet ve korku yöntemlerine başvurur. Kontrol altına alınan medya ve iletişim araçları propaganda amaçlı kullanılır.

Gelelim Arjantin'e…

Santiago Mitre yönetimindeki film 2022 yılında bir dijital platformda yayınlandı. Başrollerini Ricardo Darin ve Peter Lanzani'nin paylaştığı bu dönem draması gerçek olaylardan uyarlanmıştır.

Arjantin'de 1976-1983 yılları arası askeri cuntanın işlediği suçlar tanık ve mağdurlar üzerinden belgesel havasında seyirciye aktarılıyor.

Film kısaca, işlenen suçlar ve sivil yargının büyük bir cesaret örneği gösterip askeri cuntayı yargılaması üzerine.

Filmin atmosferini güçlü kılan ana öğe, mevcut iktidarın görev verdiği Savcı Julio Strassera (Ricardo Darin) ile cuntacılar arasındaki gerilimdir. Kimsenin üstlenmeye yanaşmadığı davayı, iç kemiren tüm endişelerini ve korkularını bir kenara bırakıp uzun gelgitlerden sonra kabul eden Strassera darbecilerin karşısına dikilerek büyük bir cesaret örneği gösterir.

Ülkenin kaderini etkileyecek böylesine önemli bir davanın sorumluluğunu omuzlarına almak elbette beraberinde riskler de getirir. Savcı Strassera bunu bilerek yola koyulur. Nitekim davayla ilgili tahmin ettikleri yavaş yavaş karşısına çıkar ve ekibiyle birlikte ciddi bir baskıya maruz kalır.

Güce karşı direnme hikâyesidir anlatılanlar, zayıfın ve mağdurun hesabını sormadır. İktidarı ele geçirip güce sırtını yaslayarak suç işleyenlerin tüm baskı, tehdit ve yıldırma girişimlerine rağmen cesur bir savcı ve bir avuç hukuk öğrencisinin var güçleriyle adaleti tesis etmeye çalışmalarıdır.

Cuntacılar ya da güce sırtını yaslayanlar her türlü eylemlerinin meşru olduğunu düşünür. Düşünmekle kalmaz, buna inanırlar da. Çünkü insanları ikiye ayırırlar: Kendileri ve kendilerine muhalif olanlar. Kendilerini milliyetçi, değerlerine bağlı ve vatansever olarak tanımlarlar. Doğal olarak, karşılarında hizalanan herkes hain olarak sınıflanır.

Filmin sevdiğim tarafı, gittikçe artan gerilimin ve korkunun içinde umut parıltıları taşımasıydı. Baskının dozu arttıkça bir şeylerin düzeleceği ve iyiye gideceği inancını aşılaması…

Çok tanıdık geldi değil mi? Belki de filmin umut ve beraberinde devamlı artan gerilimi bizi filmin içine çeken ve kuşatan en güçlü dinamiklerin başında geliyor.

Darısı, her şeyi göze alarak karanlığa bir mum yakmak isteyen tüm sivil yönetimlerin başına.

title