Gündemin değişim hızı
Muhammed Furkan Güneş
Önce bütün memleket Narin'in katilini arayıp durduk. Biz onu arayıp daha bulamazken, 2 yaşındaki Sıla Bebek tacize uğrayıp hayatını kaybetti. Sindirilmesi mümkün değil ya daha onları hazmedememişken Sur Canisi diye bir sapık çıktı ve iki genç kızı olabilecek en vahşi biçimde katledip bütün memleketin gündemini çöktü.
Kaçırılan, taciz ve tecavüze uğrayan çocuklar, gençler, ailesine kıyıp intihar edenler derken bütün gündemimiz olabilecek en azami derece, mide bulandıracak kadar kirlendi.
Derken İsrail'in hedefi aslında Türkiye, savaşa hazırlanmak lazım deyip savunma sanayisi için yeni vergiler türetmeye çalıştık. Vergilere itiraz edenlerin vatanseverliklerini sorguladık.
Sonra bir sabah uyandığımızda ne savaş vardı gündemde ne de o itiraz edilip de üstünden vatanseverlik sorgusu yaptığımız vergiler.
Aslında bizim birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardı. O zaman ne yapılmalıydı? İki kutbu birbirine yaklaştırmalı ve birbiriyle tokalaştırmalıydık. MHP, DEM Partiyle yakınlaştı, tokalaştı sandalyelerini birbirine çekti. DEM Parti, uzatılan eli boş bırakmadı memnuniyetle karşıladı.
Sonra da Abdullah Öcalan'ı İmralı'dan alıp meclise konuşmaya buyur etmeliydik. Bunu da Henüz birkaç sene önce Öcalan'ın idamı için, kürsüden yağlı urgan fırlatan Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı yapmalıydı, yaptı da.
Daha biz ne oluyor demeye kalkmadan, savaş baronları ve teröristler, yok bize barış lazım değil der gibi barış olasılığını, daha ilk adımında sabote etmeye, savaşı kızıştırmaya başladı. Ankara'nın göbeğinde TUSAŞ'a terör saldırısı düzenleyip canlara kıydı.
İktidar ve Bahçeli söylediklerimizin arkasındayız deyip barışta ısrar ettiklerini söyleseler de söylemi kısmen değiştirdi ve altlarındaki seçmeni kaybetmemek için, açıklamaları biraz milliyetçilikle sosladılar.
Diğer milliyetçi muhafazakâr partiler, iktidar ve ortağının kaybetmekten korktuğu seçmeni kazanmak için çoktan yarışa girmiş, hatta kürsüden urgan sallamaya başlamıştı bile. O da yetmemiş milliyetçi yeni partiler bile açılmıştı.
Yani Öcalan'ı meclise çağıran bir Bahçeli'ye kızan onca seçmen hepsinin iştahını kabartmıştı. Ama öyle kolay değildi. Abdullah Çakıcı'sı, Kürşat Yılmaz'ı derken milliyetçi cephenin ağır sembol isimlerinden Bahçeli'ye destek bile gelmişti.
Hatta o destek köstek olmaya yeltenenleri tabiri caizse hizaya çekmişti.
Yeni açılım, yeni çözüm süreci mi derken, aslen DEM'li resmen CHP'li Esenyurt Belediye Başkanlığına Kayyum atandı ve Belediye Başkanı Ahmet Özer, tutuklanarak cezaevine kondu.
CHP, kayyuma tepki eylemi için bütün il ve ilçe belediye başkanlarını meydana çağırdı ama 3 başkan bariz bir şekilde tepkilerini ortaya koyup, eyleme katılmadı. Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş.
Bahçeli'nin hamlesi DEM Parti, Öcalan ve Kandili çıkmaza ve çatışmaya sokmuş, kayyum çıkışıyla da CHP'de iç çekişme yeniden alevlenmişti.
Siyaset böyle bir şey, sadece kendi hamleni ve gündemini değil rakiplerinin de gündem ve hamlesini belirleyebilmek.
Sonra ortada ne savaş ne barış ne de kayyumdan eser kaldı.
Yine döndük joker gündemimize; taciz tecavüz, cinayet intihar, çocuk istismarı, patlama yıkım kaza yani 3. Sayfa da demlenmeye.
Gündemin değişim hızına ayak uydurmak mümkün değil. İnsanın başı dönüyor midesi bulanıyor. Hem o değişim hızından hem de gündemin içeriğinden.