Haberler

Kaynaştırma öğrencileri ayrıştırılıyor

Muhammed Furkan Güneş

Muhammed Furkan Güneş

08.06.2024 12:00

Sosyal bir ağda paylaşılan bir görüntü ve akabinde görüntüdeki otizmli çocuğun annesinin feryadı, her yeri geldiğinde ve 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde, afili sözler ve kallavi cümlelerle yaptığımız hamaset edebiyatının içinin ne kadar boş, ne kadar kurusıkı olduğunu bir daha gösterdi.

İstanbul'da bir anaokulunun yılsonu etkinliğinde, otizmli çocuk, sınıf arkadaşları sahnede eğlenip alkışlarla gösteri yaparken, öğretmenleri tarafından dışlanınca, anne babasıyla izleyici koltuklarının en arkasında, mezuniyetini ailesiyle yalnız kutlamak zorunda kaldı.

Bu duruma çok içerlenen annesinin, ağlayarak "Her şeye rağmen oğlunun kep atma törenine, izlemeye, heyecanla giden anneden geri kalan bu. Gerçekten kabul edeceksiniz, mecbursunuz buna. Edeceksiniz, ettireceğiz." sözleriyle sosyal ağlarda yaptığı paylaşım sonrası, bir daha anladım ki engelli bireylere, asgari düzeyde nitelikli bir hayat şansı sunmak konusunda, bir arpa boyu yol gitmemişiz.

Adına kaynaştırma dense de sınıfı ve öğretmenleri tarafından dışlanarak ayrıştırılmaya maruz kalan Asil Ahmet Kurt isimli otizmli çocuğun yaşadığı, aslında her zaman, her yerde ve her birimizce uygulanagelen dışlama yaklaşımımızın, küçük bir örneğinden başka bir şey değil.

Asil Ahmet'in annesinin, sesi titreyerek ve inatla "Gerçekten kabul edeceksiniz, mecbursunuz buna. Edeceksiniz, ettireceğiz." Demesine üzüldünüz biliyorum. Belki de ağladınız ve hatta çokça acıdınız.

Ki engelliler için, yapmak konusunda mahir olduğumuz tek şeyin acımak olduğunu söylemeliyim. Ve bunu sanki lütufmuş gibi, yamulmuş yüz ifadeleri ve duayla bezenmiş acıyan sözcüklerle sergilemeyi marifet sanırız. Duyarlılık biliriz. Değil işte. Toplum içinde, her bir engelli bireye yapacağınız en büyük kötülüğün, onlara acımak olduğunu, engelli bir birey bana ifade etmese belki ben de hala acımayı iyilik ve merhamet bilirdim.

Acımak; acıdığınızın, tüm zayıflık, noksanlık ve eksikliklerini yüzüne vurmak ve onu o kurtulmaya çalıştığı yoksunluğa gömmek gibidir.

Ülkemizde engelli bireylerin, yaşamak zorunda kaldıkları kendinden engeller yetmezmiş gibi, bir de gerek toplum, gerekse de kurumlar tarafından engelin türlü çeşitlerine maruz kaldıkları aşikârdır.

Engelli bireylerin, eğitim hakkından, ekonomik geçim hakkına, sağlık hakkından, sosyal yaşam hakkına hayatın neredeyse her alanında bir yakınının yardımı ve desteği olmaksızın yaşaması mümkün olmadıkça, kimse çıkıp bir tek şey yaptığını iddia edip, kameralara karşı onlara sarılıp o saf temiz tebessümlerinden öpmeye kalkmasın.

Tanımı gereği, engelli bireylerin, özel eğitim yoluyla toplumla bütünleştirilmesinin ve normalleştirilmesinin sağlanması için hayata geçirilmiş bir uygulama olsa da ve adına kaynaştırma dense de maalesef Asil Ahmet ve daha yüzlercesi kaynaştırma sınıflarında öğretmenlerince ayrıştırılıyor.

Her ne kadar olay haberlere konu olunca, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü ve Sosyal Hizmetler Bakanı, Özel Eğitim Kaynaştırma Daire Başkanı'nın ilgilenmiş olması, annenin kırık kalbini onarmaya dönük, anlamlı bir çaba olsa da maalesef bu olay da unutulacak. Bir sonraki ayrıştırmaya ve dışlamaya kadar yine bir şey değişmeyecek ve yine bir diğer anne baba ya da engelli bireyin haline acımakla yetineceğiz.

title