Haberler

Milletin vekili şiddetse eğer..

Muhammed Furkan Güneş

Muhammed Furkan Güneş

17.08.2024 11:05

Türkiye Parlamentosu, muhalefet liderinin hapsedilmesi nedeniyle kaotik ve kanlı bir kavganın içine düştü. Bunu ben demiyorum bunu Amerikalı muhafazakâr televizyon kanalı FOX News diyor.

Malumunuz meclis yine birbirine girdi. Yine diyorum çünkü benzer kavgalara alışkın bir siyaset arenamız var.

Ama böylesini gördüğümü sanmıyorum. Bunun şiddet dozu çok üstlerdeydi. Öyle ki yabancı basın bunu farklı başlık ve vurgularla işlemekten geri durmadı. Hani o meşhur malum dış güçler var ya. Yeter ki bir açığımızı görüp duymasın, hemen manşetlerine çekip karalama kampanyası başlatırlar diye sitem ettiğimiz dış güçler ve tetikçiliklerini yapan yabancı basın.

Hadi onar dış güçler, düşman güçler. Peki ya bizim iç güçler niye buna fırsat verir ki diye sormadan edemeyeceğim.

Bundan 11 yıl önce 27 Mayıs 2013 yılında, hükümete karşı organize bir kalkışma, bir darbenin hazırlığı olarak addedilen Gezi olaylarını hatırlarsınız. Yaklaşık 3 ay sürmüş iddiaya göre FETÖ örgütlenmesinin girişimi olarak sert bir şekilde hükümetçe bastırılmıştı.

İşte o olayların tutuklu sanıklarından biri Can Atalay. Avukat, aktivist ve nerede bir hak ve hukuk ihlali olduğunu düşünüyorsa, mağdurların avukatlığına soyunan bir siyasetçi. Soma Faciası, Ermenek maden kazası, Adana öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası gibi birçok toplumsal olayda gönüllü avukatlık yapan, düşünce suçlusu gazetecilerin, yazarların yanında yer alan biri.

Gezi olaylarından sonra tutuklanmış ve yargılanarak 2022 yılında 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 2023 yılında Türkiye İşçi Partisinden Hatay Milletvekili seçilince, tutukluluğuna son verilerek meclise gidip yemin içtikten sonra göreve başlatılması gerekiyorken, tutukluluğuna devam edildi.

Hatırlarsanız Anayasa Mahkemesi, Can Atalay'la ilgili iki kez hak ihlali kararı vermesine rağmen, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 3 Ocak'ta kararı tanımayarak, kararın yok hükmünde olduğuyla ilgili bir karar aldı ve bu kararın, 30 Ocak'ta mecliste okunmasıyla Atalay'ın milletvekilliği düşürülmüştü.

Nasıl oluyor da Yargıtay, Anayasa Mahkemesinin kararını tanımaz, denilip bunun üstüne çok tartışılmış, hatta durum, bir futbol oyununda, oyuncunun hakeme kırmızı kart göstermesine benzetilmişti.

16 Ağustos'ta Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un olağanüstü çağrısıyla meclis, Can Atalay'la ilgili toplandı.

Toplandı ama toplanır toplanmaz dağıldı, oturum altı kez bölünerek, ortalık vekillerin meydan kavgasıyla dağılmış pazar yerine döndü.

Olayı hepiniz izlemişsinizdir. Detayını anlatmak, görüntülerin yanında sönük kalır. Fakat olayların hemen akabinde DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emin Ekmen'in, meclis koridorlarına bulaşan vekillerin kanıyla ilgili, "Kanlar temizlenir ama Türk demokrasisindeki bu leke temizlenemez" sözleri vehametin boyutunu göstermek açısından, yapılmış yerinde ve en anlamlı açıklamaydı.

Bense daha makro ölçekte şunu sorgulamalıyız diye düşündüm; bunların yaşandığı bir meclisin, şiddetin her türlüsüne karşı nasıl yasa çıkarmasını, şiddete karşı nasıl bir mücadele vermesini bekleyebilirsiniz?

Kendi içinde şiddeti henüz aşamamış, bundan kurtulamamış bir meclisin, çocuğu, anne baba şiddetine karşı, kadını erkek şiddetine karşı, işçiyi işverenin şiddetine karşı, köylüyü ağanın şiddetine karşı, hayvanı insan şiddetine karşı korumasını bekleyebilir misiniz?

Ki yakın ve en açık örneği sokak hayvanlarının katliyle ilgili çıkarılan şiddet yanlısı yasa hala gün gibi ortada.

Meclisinde şiddetin en alası olan bir toplum şiddetten arınabilir ya da korunabilir mi?Öyle görünüyor ki meclisin en etkili milletvekili şiddetin kendiymiş.

title