Soykırımın mağduru mu yoksa mağruru mu
Muhammed Furkan Güneş
Dünyanın gözü önünde soykırım ve katliam yapanların, çıkıp özür dilemesini beklemek saflıktan başka bir şey olmaz herhalde.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin İsrail'e karşı, Soykırım Sözleşmesini ihlal ettiği gerekçesiyle, Uluslararası Adalet Divanın'da (ICJ) açtığı davanın ikinci gününde bütün pişkinliği ile İsrail sözlü savunmasını verdi.
Birleşmiş Milletlerin en üst mahkemesi olarak kabul edilen, Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika adına konuşan Hollanda Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela'nın dillendirdiği "Yaygın insan hakları ihlallerinin on yıllardır cezasız kalması İsrail'i cesaretlendirdi" cümlesi dünyanın ve insanlığın geleceğine dair kaygılarımızı besleyen bizi karamsarlığa gömen önemli bir cümleydi.
Modensela'nın dikkatimizi çekmeye çalıştığı; eğer bu da cezasız kalırsa insanlığın bundan sonra yaşayacağı, şiddeti ve dozu katlanarak artacak bütün soykırım ve katliamların sorumlusu olacağımızdı.
Güney Afrika Cumhuriyetini temsil edenler suçlamaları tüm delilleriyle sunsa da maalesef İsrail pişkinlik ve arsızlıkla "Gazze'de her şeyi kanunlar çerçevesinde yaptık" demekten geri durmadı.
Büyük kısmı kadın ve çocukların oluşturduğu 23 bin masum insanı öldürdüğünü unutan hastaneleri dahi yerle bir ettiğini görmezden gelen ve savunmasını, Güney Afrika Cumhuriyetinin Hamas'ı desteklediği iddiası ve suçlamasıyla yapan İsrailli yetkililer tüm delilleriyle göz önünde olan soykırım için iftira demeye de utanmadı.
Nasıl bir iyimserlik ve saflıkla İsrail'in Soykırım Sözleşmesini ihlal ettiği ve soykırım yaptığını kabul etmesi beklenir bilmiyorum. Kimse de beklemiyor sanırım. Ama Soykırım Sözleşmesinin ne zaman ve neye istinaden çıkarıldığını hatırlamak belki bize yaşadığımız absürtlüğü ve içine düştüğümüz vahşi kısırdöngüyü anlamak açısından önemlidir.
Soykırım Sözleşmesi 9 Aralık 1948'de BM Genel Kurulunda kabul edilen 12 Ocak 1951'de yürürlüğe giren bir sözleşme.
Sözleşmenin içeriğini uzun uzadıya paylaşmaya gerek yok. Dileyen Türkiye'de de 1951 yılında yürürlüğe giren sözleşmenin metnine ulaşabilir ve detayları inceleyebilir.
Dikkat çekmek istediğim bu sözleşmenin 2. Dünya Savaşından sonra gündeme gelip yürürlüğe konmuş olması. Yahudilerin 1933 ve 1945 yılları arasında uğradıkları, adına Holokost dedikleri, katliam ve soykırımdan sonra bir daha benzeri yaşanmasın diye yürürlüğe konan bir sözleşme.
Holokost ile 6 milyon insanının katledildiğini dilinden düşürmeyenlerin Holokosta karşı çıkarılan Soykırım Sözleşmesini çiğnemesi ve bununla suçlanması insanlığın absürtlüğüne güzel bir örnektir.
Küresel anlamda büyük bir güce döndüğünde, Siyonist İsraillilerin, uğradıkları soykırımı misliyle Filistinli masumlara yaşatması ve bunu kendilerinde bir hak olarak görme arsızlığı, bugün kendilerini vurmasa da er geç tekrar kendilerine dönecek ve onları vuracak bir arsızlıktır.
İsrailli Siyonistler her ne kadar soykırımın mağduru ve kurbanı olduklarını dillerinden düşürmeseler de gelinen noktada soykırım mağruru olduklarını her defasında göstermekten geri durmuyorlar.