Haberler

Zübük Siyasetinin Tehlikeleri ve Siyasetin Güven Bunalımı

Okan Geçgel

Okan Geçgel

Gazeteci Yazar / TİGAD Genel Başkanı
03.09.2024 12:36

Omurgasız siyasetin giderek daha belirgin hale geldiği bir süreçten geçiyoruz. Siyaset arenasında gördüğümüz manzaralar, halkın güvenini zedeleyen ve demokrasiye olan inancı sarsan olaylarla dolu. Seçimlerde aday olamayan bazı siyasetçilerin, farklı partilere kapı çalarak adaylıklarını garanti altına alıp, seçim kazandıktan sonra seçildikleri partiden istifa etmeleri, toplumun gözünde büyük bir güven bunalımı yaratmaktadır. Bu iki yüzlü tutum, siyasetin temelinde yer alması gereken dürüstlük ve etik değerlerin ihlal edildiğini açıkça gösteriyor. Milletimiz, bu tarz siyasetin ne kadar güvenilir olduğunu elbette ki kendi takdirine bırakacaktır.

Seçim süreçlerinde, özellikle milletvekili ve belediye başkanlığı seçimlerinde, bazı siyasilerin rakiplerine karşı her türlü hakareti mübah gören bir kampanya yürütmeleri ise dikkat çekici bir başka mesele. Bu siyasilerin, seçim sonrasında, daha önce ağza alınmayacak sözlerle hedef aldıkları siyasi parti veya partilere geri dönmeleri, sadece seçmenler tarafından değil, kamuoyunda da büyük bir şaşkınlıkla izlenmektedir. Bu durum, siyasetin saygınlığına ve güvenilirliğine büyük bir darbe vurmaktadır.

Seçim atmosferinde iki yüzlü, dönek ve Zübük söylemlerinin zirveye ulaştığına şahit olduk. Şimdi ise, bu dönemin ardından, sahte tebessümlerin ve yapmacık gülücüklerin sıkça görüldüğü bir ortama doğru sürükleniyoruz. Siyasi etik ve dürüstlüğün hiçe sayıldığı bu süreçte, toplum olarak siyasetin geleceği konusunda derin bir endişe içerisindeyiz. Siyasetin bu şekilde devam etmesi, toplumun siyasete olan güvenini tamamen yok edebilir. Bu yüzden, dürüst ve etik değerlere bağlı bir siyaset anlayışının yeniden hakim kılınması, demokrasimizin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.

Kaleme aldığım bu yazıda, bilerek hiçbir siyasi parti veya siyasetçi ismi zikretmedim. İstedim ki, bu eleştirilerden her siyasi parti ve siyasetçi kendisine bir pay çıkarsın. Çünkü mesele, sadece belirli bir grup veya kişiyle sınırlı değil; ülkemizin siyasi kültürünün genel yapısıyla ilgili ciddi bir sorundur. Siyaset, topluma hizmet etme amacıyla yapılmalı, kişisel çıkar ve makama ulaşma hırsıyla değil. Bu nedenle, eleştirilerim, siyaset sahnesinde yer alan tüm aktörlerin bir öz eleştiri yapmasına vesile olmalıdır.

Ülke yönetimlerine talip olanlar, toplumun güvenini kazanmış, sözünün eri, ilkeli ve dürüst kişiler olmalıdır. Seçmenlerin beklentisi, sadece seçim dönemi boyunca değil, her daim dürüst ve şeffaf bir yönetim anlayışı sergileyen siyasetçilerdir. Ne yazık ki, seçim dönemlerinde verdikleri sözleri, kazandıktan sonra unutan, ilkelerinden taviz veren ve siyasi çıkarları doğrultusunda sürekli pozisyon değiştiren siyasetçiler, bu güveni zedelemektedir. Böyle bir ortamda, toplumun siyasete olan inancı her geçen gün azalmakta ve demokrasiye olan güven zayıflamaktadır.

Zübük siyaset anlayışı, sadece güvensizlik yaratmakla kalmaz, aynı zamanda ülkeyi kaosa sürükleyen bir siyaset arenasını da ortaya koyar. Bu tür bir siyaset anlayışı, toplumun kutuplaşmasına, kurumların işleyişinin bozulmasına ve nihayetinde devletin temellerinin sarsılmasına yol açar. Siyaset, sadece oy kazanmak için kullanılan bir araç değil, toplumun geleceğini şekillendiren bir sorumluluk alanıdır. Bu sorumluluk, her şeyden önce dürüst ve güvenilir bir siyaset anlayışını gerektirir. Siyasi partiler, aday belirlerken bu kriterleri göz önünde bulundurmalı ve ülkemizi yönetmeye aday olanları bu ilkelere göre seçmelidir. Aksi takdirde, kısa vadeli kazanımlar uğruna yapılan bu tür taktikler, uzun vadede ülkemize büyük zararlar verecektir.

Geçmiş dönemlerde, dava anlayışıyla yapılan siyaset, belirli ilkesel hataları içerse de, davaya olan bağlılık samimiyetle sergilenirdi. O dönemin siyasetçileri, dava uğruna evlerini satan, davaya kalben bağlı insanlar olarak hatırlanır. Ancak ne yazık ki günümüzde, dava uğruna evlerin satıldığı günlerden, ev uğruna davaların satıldığı günlere geldik. Bu pervasızlık, siyasetin ruhunu zedeleyen, halkın güvenini sarsan bir noktaya ulaşmıştır. Artık ilke ve ideallerin yerini, kişisel çıkarlar ve makam hırsı almıştır.

Bu yazının amacı, herhangi bir parti veya kişiyi hedef almak değil, genel bir durumu ele almaktır. Herkesin, bu eleştirilerden bir ders çıkarması ve siyasetin geleceği için daha ilkeli ve dürüst bir yol seçmesi gerekmektedir. Ülke olarak, hak ettiğimiz siyasi anlayış, sözünün eri, güvenilir ve toplumun çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan siyasetçilerden oluşmalıdır. Bu ideallere ulaşmak için, seçmenler olarak bizlere de büyük görevler düşmektedir; sözlerinde durmayanları cezalandırmak ve ilkeli olanları ödüllendirmek. Çünkü demokrasi, sadece oy vermekle değil, aynı zamanda hesap sormakla da işler.

Kalın Sağlıcakla.

title