Haberler

Yıkılmış değil midir yıkılmışı seven?

Özlem Koç

Özlem Koç

Yazar / Fotoğrafçı
20.06.2022 09:40

Bazı duygular vardır, sayfalarca yazsan, saatlerce söylesen anlatamazsın. Bir şarkının nağmesini duyarsın veya biri mırıldanır yanından geçerken, tanırsın ve aradığın cevap ayağına muhakkak gelir en ihtiyacın olduğunda zaten. Tam da içini anlatır duygularının, can alıcı sayfaları bir dörtlüğe, yaşların yedi notaya sığar. Pirinçten bir sol anahtarı başlatır hikayeyi, arada dayanılması güç esler, beklemesi güç. Akar ardı ardına fa sol la si, ritim girer, keman girer, hatta bağlama arada. Solonun peşi sıra nakaratlar olur sık sık, vokallerle taşabilirsin, kolay ezberlenir, akılda kalır, ağzına yapışır. İki ikilik olsa da kimi, dört dörtlük yaşayamadıklarına isyana kalkar, yanık acısını geçirir dokuz sekizlik vesselam.

Herkesin beste yapmışlığı, ucunu yakmışlığı ve is kokusunu tütsüyle bastırıp, yetmezmiş gibi bir de mum yakmışlığı var. Akrostiş en kestirme yol gelir en kötü. Meyhaneciye, kemancıya, kuşlara, turnalara. Hiç nedensiz ağlayabilirsin artık, sebebini birazdan bulursun nasılsa. Kaybettiklerine, küstüklerine ağıt yakmayı bırakırsın epey zamandan sonra sanırım. Kol saati, kum saati, güneş saati, hiç farketmez, yeter ki şimdi dursun. Korkularının en mahrem kuytularına saklanıp, Haramiler' in geçip gitmesini beklerken de şarkı mırıldanırsın. Atlı süvariler, ellerinde kılıçlarla anlam veremediğin şekilde ardına düştülerse korkma, rüyadır o. Çok değil, az sonra uyanırsın ve gerçek kabusun başlar. Karanlık sarmalının içinde de şarkı mırıldanırsın. Musallat olmuş düş kırıklığı, düşman çatlatırcasına keyifle üzerine geldiğinde de.

İlk dördün, son dördün, yakamoz imrendirirken imkansız sevdaya, incinmemek için de şarkı söylersin. Yıkılmış değil midir yıkılmışı seven, bir araya gelir fasılda, fasıl da söylersin. Git dersin, gitme kal dersin; dert dersin, deva dersin, dağ taş dersin, dost dersin! Gündüz Güneş' i seversin de gece Ay' a aşık olursun. Hastalara, hayvanlara dinletirsin, çiçeklere hatta suya ve hepsi daha da güzelleşir. Melodiler yok olsa, bir miyop gibi fluu bakardık hayata. Oysa şimdi ne yolculuklara çıkabiliyoruz gönlümüzce, gözlerimizi kapatarak Alcatraz'da bile olsak.

Yazgımı dekore etmeye niyetlenince gördüm ki yanlış raflarda yanlış kişiler. Nişleri boşalttım boş kalsın, tırnaklarımı kanata kanata kapattım mezarlarımı. Temizlik imandandır hem, hem de böyle daha yaşanılası oldu sanki. Vallahi de billahi de gücenmedim, darılmadım ama fazlaca kırıldı camdan pabuçlarım, battı, kesti, kanattı, acıttı. Benim penceremin manzarası hep aynıydı. Her gün aynı, her hafta aynı, her yıl aynı, pencerem aynı ve kırdım camı çerçeveyi de yıktım duvarları. Açtım gözlerimi can havliyle, derin bir soluk doldurdu benliğimi.

İki at, üç kedi, dört köpek, beş kuş... havuzda biraz balık, çokça çiçek. Bir gemi de ben yapsam, haddim olmadan, imkanım yok, bilgim yok, becerim yok... Açılsam açılsam, gitsem dönmesem. Kıyı görmesem. Gideceğim limanı bilmedikten sonra hangi yelden medet umabilirim. Rotamı çizdim, koordinatları girdim, çıpayı çektim, yelkenler fora. Ant içtim, kolumu çizdim poyraza doğru. Senesi, bi büyük günle bir büyük geceden ibaret diyarlarına doğru Ömer Seyfettin' in. Kara görmeden, toprak kokusuna hasret, Bermuda' ya varmaya, andı için ölenlerle kahraman olmaya. Bir tutam fuşyaydım ben, bir parça toz pembe, bebe mavisi, su yeşili. Karalara büründüm peşisıra, anlamadan hangi ara. Yıkadım yıkadım hırsla ve indigo doğmadıysam da indigo sularda, o güzelim kristal çocukların cennetine hevesli, ümitli. Gökkuşağının altından geçerken su damlalarında kırılarak yedi rengime kavuşmaya kararlı ve piripak altın rengi ışık hüzmelerimle huzur bulaştırmaya, tebessüm katmaya evrene. Ve kendi ellerimden kendim tutmaya. El için yaşamayı bırakalı epey bir zaman oldu. Hatıralarımı da ahtıralarımı da defettim. Adım; Selaginella Lepidophylla. Erikanın gülü ve ben sadece bir yeniden diriliş bitkisi iken sahradansa ummanı seçtim!

Ömrünüz mucizelerle dolsun!

Özlem KOÇ

title