Haberler

İran'ın Sertlik Yanlısı Lideri Reisi'nin Portresi ve Ölümünün Politik Yansımaları

Umut Güner

Umut Güner

Direktör / Berkeley Institute of Politics
20.05.2024 01:14

Hem iç hem de dış politikada agresif ve sert bir görünüm çizen İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesi tüm dünyada yankı uyandı. Reisi son yıllarda daha katı ve daha muhafazakar bir çizgide politikalar izleyen bir figürdü. Özellikle de kadim düşmanları olarak ifade edebileceğimiz Suudi Arabistan ile yakın ilişkiler kurması, Reisi'yi uluslararası kamuoyunda stratejik hamleler yapan, oyun kuran ve değiştiren bir konuma taşımıştı. Nitekim İsrail'e karşı füze saldırıları düzenlemesi ve nükleer faaliyetlere hız kazandırması Reisi'yi ve İran'ı başta ABD ve İsrail olmak üzere Ortadoğu'daki önemli siyasi aktörler nezdinde potansiyel tehdit olarak algılanmasına neden olmuştu.

İbrahim Reisi, 2012 yılında cumhurbaşkanı seçilmeden önce ülkesi adında önemli görevlerde bulunmuş bir isimdi. 1960 yılında İran'ın Meşhed şehrinde doğan Reisi, Kum şehrinde Şii İlahiyat eğitimi almış ve gençlik döneminde "İran İslam Devrimi" sürecinde aktif bir şekilde rol almıştı. Devrim sonrası binlerce gencin ölümünden sorumlu olan "Ölüm Komitesi"nde yer alan Reisi, İran İslam Devleti'nin önemli isimlerinden biri haline geldi. Bu görevi ile birlikte bürokratik olarak yükselişe geçen Reisi ilerleyen yıllarda yargıda yükselmiş ve Tahran başsavcısı oldu. Cumhurbaşkanı Reisi uluslararası kamuoyunda her zaman yargıda bulunduğu yıllardaki insan hak ve ihlallerine neden olan faaliyetleri nedeniyle tartışılan ve yaptırım uygulanan kişilerden biri haline geldi. Yargıdaki usulsüz kararları nedeniyle 2019 yılında ABD tarafından yaptırıma tabi tutulmuştu.

2012 yılında İran Cumhurbaşkanı olarak seçilen Reisi ülkesinde muhafazakar kesim tarafından sevilen ve saygı duyulan bir isim haline gelmişti. Fakat 2022 yılında Mehsa Emini'nin tutuklanması ve ardından ölümü ile başlayan süreçte ülke çapında Reisi'yi ve iktidarını hedef alan protestolar meydana gelmiştir. Yaşananlar İran'ın kadın hakları ve özgürlükler ile ilgili kısıtlamaları ve baskılarıyla da birleşince geniş çaplı kitlesel bir halk ayaklanması ortaya çıkmıştır. Reisi yönetiminin bu protestoları sert bir şekilde bastırması, sivil halktan ölümler yaşanması ve yüzlerce kişinin hapsedilerek idama mahkum edilmesi İran kamuoyunda ve uluslararası alanda infiale neden olmuştur.

Reisi'nin liderliğindeki İran, uzun yıllardır hem siyasi hem ekonomik hem de askeri olarak rekabet ve mücadele içerisinde olduğu Suudi Arabistan ile 2023 yılında diplomatik ilişkiler kurmuş, bu olay bölge siyasetinde ve uluslararası ilişkilerde yeni bür dönem ve sürecin başlangıcı olarak görülen büyük bir olay olarak algılanmıştır. Fakat ilerleyen yıl içerisinde Hamas - İsrail savaşındaki tutumu, Ortadoğu'da vekil güçler aracılığı ile operasyonlar yürütmesi ve son olarak da İsrail'e insansız hava aracı ve füzelerle saldırı düzenlemesi bölgedeki gerilimi tırmandırmıştır. Keza İran'ın Rusya - Ukrayna savaşında da Rusya'ya destek vermesi büyük tartışmalara neden olmuştur.

Reisi'nin beklenmedik ölümü hiç şüphesiz hem ülke içerisinde hem uluslararası alanda önemli değişim ve dönüşümlere neden olacaktır. Reisi sonrası İran'ın iç ve dış politikada izleyeceği siyaset bölgedeki dengeler açısından büyük önem taşımaktadır. Daha önce de İranlı General Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesi sonrası başlayan ulusal travmanın bir benzerinin İbrahim Reisi için de yaşanacağı muhakkak. Reisi, İran için ulusal kahraman olarak ruhani bir kimliğe bürünecektir.

Helikopterin düştüğüne dair bilgilerin gelmesi ile birlikte ciddi bir bilgi kirliliği de hem sosyal medyada hem de yazılı ve görsel medyada yer almaya başladı. Cumhurbaşkanı'nın ölümü ile ilgili bir sis perdesi oluştu. Ölümüne dair ülke içerisindeki bir iktidar hesaplaşması mı, yoksa basit bir kaza-kırım mı veya İsrail başta olmak üzere İran'ın düşmanı olarak kabul edilen güçlerin bir sabotajı mı olduğu hususu sorulması gereken önemli sorular olarak duruyor. Fakat İran'ın bu yaşananları ulusal bir trajedi dönüştürerek hem iç hem de dış politikada kullanacağına hiç şüphe yok. Nitekim Kasım Süleymani'nin ölümü sonrası da İran bu yaşananları politik bir argüman olarak kullanmış ve menfaat devşirmişti.

title