Duygusuz insanlar sokağında kıymet vermek ve kıymet bilmek
Zeynep Özcan
Yeni bir yıla açılan kapıdan geçerken başlangıçlara ve var olan düzenin yenilenişine tanıklık ederek ilerliyoruz… İnsan yaş aldıkça, başlama çizgisinden uzaklaştıkça, akan zamandan payına düşenin azaldığını fark ettikçe ve hayallerini gerçek kılmak için eskisinden daha çok çabalaması gerektiğini gördükçe yeniden başlamanın kıymetini anlıyor.
Kıymet kelimesinin anlamına bakıyorum sözlükten. Pek çok maddenin içinden uğrunda belli bir bedel ödenecek veya belli bir zahmet göze alınacak nicelik veya nitelikte olan tanımı gözüme çarpıyor... Kimileri uğruna bedel ödeyemeyecek hâle gelince kıymet sözcüğünü anlar, benimser. Behçet Necatigil'in dizeleri geçiyor aklımdan… Sevgileri yarınlara bırakanlar, bir sevgiyi söylemek için geniş zamanlar umanlar, telaşlarla geçecek yılları ön göremeyenler ne çoktur. Nihayet vaktin geldiğini düşünen ve bedel ödemeyi göze alanlar için artık yeterli zamanın olmayışı pek acıdır. Kimileriyse ne sevgisini yarına bırakır ne de geniş vakitler umar. Onlar gözlerini yalnız görünenlere bakmak için kullanırlar. Zahmetsiz olanı yapmayı seçer, öteyi görmeyi istemezler. Belki anlam aramayana, böylece bakıp öylece yaşayıp gidene kızmamak gerekir…
Kıymet sözcüğü dilimize derinden yerleşir. Atasözlerimizden, deyimlerimizden öğreniriz, insanın kıymetini, insan olanın bilebileceğini... Biz de kıymet veririz, kıymet biliriz, kıymete bineriz, gençliğimizin kıymetini ihtiyarlıkta fark ederiz.
Hayat yolculuğunda değişir, dönüşürüz. Yılımız, yolumuz olur. Yolculuk öncesinde yaptığımız planların nadiren işe yaradığını varış noktasında fark ederiz. Tüm arzularımıza, çabalarımıza rağmen bir kere adım attıktan sonra yol bizi nereye götürürse oraya gideriz. Bazen uzun upuzun ve kıvrımlı caddelerden rüzgâra karşı ilerler, iki adımda bir kırmızı ışığa takılırız. Dura kalka giderken yorulmuş ve zorlanmışken ummadığımız hâlde nihayetinde denize, göğe, en nefis, en şatafatlı manzaraya kavuşuruz. Bazen köprüden geçerken kendimizi pek şanslı ve şanlı hisseder, kestirme yolda olduğumuzu zannederiz. Bilmeyiz az ötede, çıkmaz sokakta sıkışıvereceğimizi, geri adım atmamızın gerekeceğini… Bazen de harikulade çiçeklerle, iç açıcı sarmaşıklarla bezenmiş sokaklardan geçmekle, ferah caddelere erişmekle kalmayız, yolumuz güzelliklerde son bulur. Ne var ki en güzel yolun bile ucu bucağı görünmez ve gizemle doludur. En huzurlu yıl bile verdiği kadar alır, getirdiği kadar götürür.
Takvimler 2025 yılının Ocak ayını gösterirken yine bir bilinmezliğin başındayız. Belki çıkmaz sokaklarda belki çiçekli sokaklarda soluklanacağız. Değişecek, dönüşeceğiz. Kimimiz görünenlerin ötesine savrulan rüzgâra kapılmayı seçecek. Kimimiz günümüzün gerçeği, dönüşümümüzün bir parçası olan yapay zekâyı anlamak istercesine duygusuzlaşma çağına ait olmayı seçecek. Katı yüreklerden büyüyen kolaycılık yeline bırakacaklar kendilerini. Duygusuz insanlar sokağının köşesindeki durakta inenler, kibirli bir topluluk olarak sınırsız ve sonsuz dünyada kendilerini yegâne zannetmeye devam edecekler. Yalnızca almayı bilen, vermekten imtina edenlerin sokağında, çoklukta olmanın gururuyla kıymete binmek arzusunda olacak ve kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler.
Başka zamanların değerlerini önemseyenlerse yalnız kıymet verecek, yalnız üzülecek, yalnız şikâyet edecekler… Duygularımızdan zekâmıza kadar yapaylaşmaya başladığımız bu dönemde, duygusuz insanlar sokağına göre sayısı az olanlar da kıymet verme fakat kıymet görememe hâllerini sürdürerek diğerleri kadar değilse de dengeyi bozacaklar. Okumak, yalnız kendimizi değil türümüzü de tanımamızı sağlar. Yol göstericimiz kitaplar, yıllar yıllar öncesinin insanlarıyla, bilgeleriyle bizleri buluşturur. Epiktetos, Düşünceler ve Sohbetler'inde "İnsanlar kendilerine ya çok yüksek ya da çok alçak kıymet biçerler. Herkes kendine ne kıymet biçerse pahası odur. Bu durumda kendine ister hür, istersen köle olarak kıymet biç. Bu senin elindedir," der. Yeni bir yılın kapısından geçerken dengeyi bulmaya ihtiyacı olanlara geçmişten seslenir.
Ne mutlu duygusuz insanlar sokağının kibirle döşenmiş taşlarına basmayanlara… Ne mutlu şikâyete sığınmayan, yeni bir yılın zorlu-neşeli sokaklarında yürürken Epiktetos'un sözlerinin ışığında kendi değerini koruyabilen, denge kurabilen kalplere…
Zeynep Özcan