Tası Tarağı Toplayıp Kendine Yerleşenin Hikâyesi: Diğer
Zeynep Özcan
"Ozan Ünal'ın öykülerinde sanatının yansımasına rastlamamak imkânsız. Kelimelerinde yalnız kaleminin değil, keskisinin de izi var. Acı bir hatırayla, kalanlarla, unutmamayı seçenlerle, can yakmaktan endişe duymayanlarla yüzleşirken keskisinin izini derinlerde duyuyoruz."
Alfa Yayınları'ndan çıkan Diğer, Heykeltıraş ve Yazar Ozan Ünal'ın uzun yıllara yayılan çalışmalarından derlenen ilk kitabı... Öykü kategorisinde değerlendirilse de adı üstünde, o bir: "Diğer". Okuma serüvenimizde bazen yazarın atölyesinin bazen çizgilerinin bazen de kalbinin penceresinden baktığımızı hissediyoruz. İlk sayfadan okurunu sarsmaktan çekinmiyor. Bakılmanın ağırlığını anımsatarak, durup düşünmemize sebep oluyor… Sayfalar boyunca duygular üzerinden yakalıyor bizi. Çok geçmeden, gideni suçlayan çokluğun âdeta karşısında duruyor: "Gitmek bazen çünkü, hayatta kalabilmemin tek yoluydu," derken seven insanın gitmeyeceğine yönelik toplumsal algıyı benimseyenlere, aksini kabul etmeyenlere, "Seven gitmez" diyenlere sesleniyor ve âdeta gidenleri aklıyor. Diğer, belki de gitmeyi seçenlerin kitabı. "Gitmeyi seçmek" dediysem cesaretten bahsettiğimi düşünmeyiniz… O, insan kalmaya çalışanların, acı vermekten korkup unutmayı seçenlerin, hisleriyle konuşanların kitabı…
Dillendirmediğimiz duyguların, düşüncelerin satır aralarında; yazarın sesini işitiyor, tanıdığımızı hissediyoruz. Belki de kendimize yakın buluyoruz. Ozan Ünal'ın öykülerinde sanatının yansımasına rastlamamak imkânsız. Kelimelerinde yalnız kaleminin değil, keskisinin de izi var. Hüzünlü bir hatırayla, kalanlarla, unutmamayı seçenlerle, can yakmaktan endişe duymayanlarla yüzleşirken keskisinin izini derinlerde duyuyoruz. Bu duygularla okurken, öykülerinin yansıdığı çizimlerde kaybolmamak imkânsız hâle geliyor. Ozan Bey'in hisli çizimlerini, edebiyatımızın biriciği İclal Aydın'ın Bunu Sen Oku kitabından biliyordum. Burada da öykülerle ahenk içinde… İnsan, dakikalarca seyretmekten kendini alamıyor.
Neredeyse her pasajda durup düşünüyoruz. Zihnimizde, ruhumuzda; gelip giden, duran, terk eden o hissin yazar için boşluk olduğunu öğreniyoruz: "...başka çarem kalmadığını fark edip gözümün önüne gelen o heykeli yapmaya başladım. yaptıkça boşaldı boşluk hissi. ya da doldu o boşluk." Bu cümleler beni öyle etkiliyor ki, bir kenara not almadan edemiyorum:
"Sanat boşluğu boşaltan… Boşluğu anlamla dolduran belki…"
Diğer, Ozan Ünal'ın iç savaşı ve barışı; kâğıdıyla sanatı ise kendine yönelttiği silahı ve kurtarıcısı gibi: "sadece baktığın yönün görünemeyen kısımlarını oluşturan çizgilerin toplamından ibaret bir cisim… var mıdır yok mudur?" Büyüleyici… Ne denir ki. Belki vardır, belki yoktur.
Kelimelerle, cümlelerle dans edişindeki maharetin sırrını yüz doksanıncı sayfaya geldiğimizde öğreniriz. O, sözcüklerin ta kendisidir, şekillerin… Yazarı kendi cümlelerinden tanırız: "kelimelerden ibaretim ben Ozan; harflerden, türlü şekillerden… ne delil öne sürebilirsin var olduğuma dair?" ve "insan kere insanım ben; duygularımla yaşarım; mantıkla mı geldim bugüne?" (Sayfa: 190)
Aynı zamanda tası tarağı toplayıp kendine yerleşenin hikâyesidir bu: "kırıldım işte böyle çat diye. Git evinde kırıl mesela, di mi? Atölyede kırıl…deniz kenarı olsun, şöyle manzaralı bir yer mesela; git orada kırıl…" (Sayfa: 53)
Diğer, zorlukların, yorgunlukların, insanlık hâllerinin, acıların, kayıpların, gidişlerin, dönüşlerin, terk edişlerin, dönüp de bulamayışların, arkaya bakmadan uzaklaşmanın, denk gelişlerin, hatırlayışların ve en çok da unutuşların kitabı:
"unuttukça yaşadım. yaşadıkça unuttum."
Diğer (Sayfa: 157), Ozan Ünal, Alfa Kitap
Zeynep Özcan