Haberler

Aşırı İşlenmiş Besinler: Tabağınızda Gerçekten Ne Var?

Prof. Dr. Barış Öztürk

Prof. Dr. Barış Öztürk

Diyetisyen
21.01.2025 10:04

Beslenme alışkanlıklarımız, görünmeyen bir devrimle sessizce değişmem devam ediyor. Süpermarketler her geçen gün kolaylık, uygun fiyat ve lezzetli tat vaat eden parlak ambalajlı yiyeceklerle dolup taşıyor. Bunlar aşırı işlenmiş besinlerdir ve dünya çapında kahvaltı masalarını, öğle yemeği kutularını ve yemek tabaklarını ele geçiren endüstriyel ürünlerdir. Ancak parlak ambalajlarının altında, dikkatimizden kaçan sağlık riskleri, toplumsal etki ve çevresel maliyetlerle ilgili derin bir hikaye yatıyor.

Aşırı işlenmiş besinler sadece işlenmiş değil, orijinal içeriklerinden çok uzak, yüksek mühendislikli ürünlerdir. Şekerli gevrekler, dondurulmuş pizzalar, hazır makarnalar, aromalı cipsler ve gazlı içecekler gibi ürünler bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu yiyecekler genellikle emülgatörler, renklendiriciler, koruyucu maddeler ve yapay aromalar gibi katkı maddelerinin bir kokteylini içerirken, seri üretim ve uzun raf ömürleri için tasarlanmıştır.

Birincil amaçları beslenme değil, sizi daha fazlasına bağlayan kolaylık, maliyet etkinliği ve lezzettir. Yüzeysel olarak birçok modern sorunu çözüyor gibi görünmektedir. Yoğun programlar ve sıkı bütçeler hazır yemek ve atıştırmalıkları karşı konulmaz hale getirirken, aşırı şeker, sağlıksız yağlar ve sodyumla dolu, lif ve besin maddelerinden arındırılmış bu yiyecekler, boş kalorilerin diyet eşdeğeridir.

Aşırı işlenmiş besinleri düzenli olarak tüketmek artan obezite, tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve hatta depresyon artışı ilişkilendirmiştir. Şeker, tuz ve yağın hassas kombinasyonlarıyla tasarlanmış bağımlılık yapıcı yapıları, sadece bir lokma veya bir porsiyonla doymayı zorlaştırır.

Ayrıca bu yiyecekler çevresel olarak, ağır bir ayak izi taşır. Üretimleri, toprak sağlığını tüketen ve biyolojik çeşitlilik kaybına katkıda bulunan mısır ve soya gibi tek kültürlü ürünlere dayanır. Aşırı paketleme (plastikler, çok katmanlı ambalajlar ve alüminyum) zaten atık yönetimi krizleriyle boğuşan ekosistemleri daha da zorlar.

Bu konuda atmanız gereken ilk adım farkındalıktır. Besin etiketlerini okumak, evde daha fazla yemek pişirmek ve taze veya minimum işlenmiş besinleri tercih etmek önemli bir fark yaratabilir.

Tüm aşırı işlenmiş yiyeceklerin zararlı olmadığını kabul etmek önemlidir. Örneğin, güçlendirilmiş besinler savunmasız nüfuslarda yetersiz beslenmeyle mücadeleye yardımcı olabilir. Ancak, bu yiyecekler diyetlere hakim olduğunda (tam tahılların, meyvelerin, sebzelerin ve diğer işlenmemiş temel besinlerin yerini aldığında) denge tehlikeli bir şekilde bozulur.

Kolaylığın genellikle sağlığın önüne geçtiği modern dünyamızda bu seçeneği kaçınılmaz olarak kabul etmek zorunda değiliz. Bilinçli seçimler, politika değişiklikleri ve gerçek besinlere ağırlık vererek tabaklarımızı ve sağlığımızı geri alabiliriz.

#prof.dr.barışöztürk

title