Haberler

Depresyonun Nedeni Belki de Yediklerinizdir!

Prof. Dr. Barış Öztürk

Prof. Dr. Barış Öztürk

Diyetisyen
27.02.2025 04:00

Besinler, inflamasyon ve depresyon arasında derin bir bağlantı var ve beslenme alışkanlıkları mental sağlık için önemli bir rol oynar. Beslenme kaynaklı inflamasyon depresyon oluşumunu büyük ölçüde etkiler. İşlenmiş besinler, rafine şekerler ve sağlıksız yağlar açısından zengin bir diyet, bir dizi inflamasyon tepkisini tetikler. Bu besinler genellikle temel besin öğelerinden yoksundur ve inflamasyona neden olabilecek maddelerin oluşumunu tetikler. Zararlı sitokinler olarak bildiğimiz bu maddeler kan-beyin bariyerini geçer ve sinirsel iletişimi bozar. Aşırı şeker tüketimi ile artan inflamasyon ve depresyon riskini arttıran insülin direncinin meydana gelmesi buna örnektir.

Bunun tersine, anti-inflamatuar besinler açısından zengin bir diyet bu etkileri hafifletebilir. Meyveler, sebzeler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar açısından zengin Akdeniz diyeti bu yaklaşıma örnektir. Yağlı balıklarda, keten tohumunda ve cevizde bulunan Omega-3 yağ asitleri güçlü inflamasyon önleyici maddelerdir. Sitokin üretimini düzenleyebilir, oksidatif stresi azaltabilir ve özellikle psikolojik durum düzenlemesi için çok önemli olan serotonin ve dopamin gibi sinir ileticilerin işlevini artırabilirler.

B vitaminlerinden B6, B9 (folat) ve B12, sinir iletici sentezi için gereklidir. Bu vitaminlerdeki yetersizlikler artan inflamasyon ve depresif semptomları tetikler. D vitamini, bağışıklık düzenleyici etkilere sahiptir ve sitokin üretimini etkileyebilir. Düşük D vitamini seviyeleri hem inflamasyon hem de depresyonla ilişkilidir.

Beslenmeden büyük ölçüde etkilenen bağırsak mikrobiyomu da bir diğer kritik faktördür. Lif, prebiyotikler (soğan, sarımsak ve muzda bulunur) ve probiyotikler (kefir gibi fermente besinlerde bulunur) açısından zengin bir beslenme, sağlıklı bağırsak mikrobiyomunu destekler. Dengeli bir bağırsak mikrobiyomu, bağırsak geçirgenliğini azaltarak zararlı sitokinlerin kan dolaşımına sızmasını önleyebilir. Tersine, lif açısından yetersiz ve işlenmiş besinler açısından zengin bir beslenme, bağırsak mikrobiyomunda dengesizliğe yol açarak depresif semptomları şiddetlendirebilir.

Renkli meyve ve sebzelerde bulunan antioksidanlar, hücre kirleticilerini yok etmede ve inflamasyonun temel bir bileşeni olan oksidatif stresi azaltmada hayati bir rol oynar. C vitamini, E vitamini ve polifenoller gibi besin öğeleri, hücreleri hasardan koruyan ve genel hücre sağlığını destekleyen güçlü antioksidanlar olarak işlev görür. Temel mineraller olan çinko ve magnezyum da bağışıklık fonksiyonunda ve sinir iletici düzenlemesinde rol oynar. Bu minerallerdeki eksiklikler hem inflamasyona hem de depresif semptomlara katkıda bulunabilir.

Beslenme, depresyona yönelik kapsamlı bir yaklaşımın parçası olarak düşünülmelidir. Diyet değişiklikleri inflamasyonu ve mental durumu önemli ölçüde etkileyebilse de, gerektiğinde psikoterapi ve farmakoterapi gibi yerleşik tedavilere eşlik ederek onları tamamlamalıdır.

title